15 Ekim 2011 Cumartesi

24 Eylül 2011 Kırklareli Dupnisa Mağarası ve İğne Ada

Birden bire çok gidesim gelen Dupnisa Mağarası gezi planımı ilk önce motosiklet ile tek başıma planlamıştım. Ancak, daha sonra işyerimden bu seyahati duyan ve katılmak isteyen üç arkadaşında (Burak, Hakan, Harun) katılımı ile yolculuk daha eğlenceli bir hale gelmiş oldu.


Gezilerimin olmazsa olmaz rehberi ve yol göstericisi Google.maps’ tan alınan koordinatlara istinaden yolculuğumuzun ilk durağı Pınarhisar oldu. Burada içilen çorbalardan sonra, hakkında pek bilgi edinemediğim Kale Kalıntısını merak ederek keşfe çıktık.

"Kırklareli Pınarhisar ilçesinde bulunan bu kalenin yapım tarihini belirten bir kitabeye rastlanmamıştır. Yapı üslubundan Bizans döneminde yapılmış bir karakol niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

Kale kesme taş ve moloz taştan yapılmış, belirli aralıklı tuğla hatıllarla da katlara ayrılmıştır. Günümüze gelen duvarları iyi bir işçiliği yansıtmaktadır. Kalenin yuvarlak bir burcu ile burca dayalı sur duvarlarının kalıntıları iyi bir durumdadır. Çevresinde sur duvarlarının temellerine ait izler görülmektedir."
www.kenthaber.com


Hakan ve benim içimizdeki tırmanma duyguları depreşince nasıl ineceğimiz hakkında hiçbir fikrimizi olmamasına rağmen çıkmaya başladık J



Veee zirvede olmanın sevinciyle coşan Hakan cebinden Bayrağımızı çıkartarak bunu kutlamak istedi. Biz bir ara neyi protesto ediyor diye merak etsek de niyetinin kötü olmadığını anladık J


İniş sırasında tünediği yerden Hakan…


Bu kadar geyik yeter yola devam etmek lazım. Yol o kadar güzel ve orman ile iç içe girmiş ki bir sonraki virajda ormana girecekmiş gibi hissediyor insan.




Ben genellikle anadolu illerini gezmiş biri olarak Trakya bölgesinin bu kadar yeşil ve güzel olduğunu bilmezdim... Bu yolların tad motosikletle daha güzel çıkar diyerek gitmek istediğimiz noktaya vardık.










Nerede ve nasıl yaşadıkları hakknda çok bilgim olmasada, daha önce mağarada görebileceğim aklıma gelmeyen bu ufaklığı gördük orada. "Gelincik".



Mağaranın içindeki yürüme parkuru nedeni ile bir mağaradan daha çok kendinizi bir müzede geziyor gibi hissediyorsunuz, ancak mağaranın yukarı doğru tırmanan bir yapısı olması nedeni ile bu yürüme parkuru maalesef zorunlu. Biz mağara hakkında yeterince bilgi sahibi olmamamız nedeni ile sadece kuru parkuru gezebildik. Mağaranın ortalarında ikinci bir yol daha var ancak buraya herhangi bir yapay yürüme yolu yapılmamış. Mağaranın içerisinden çıkan suyun geldiği nokta karanlık ve ıslaktı, böyle bir yerde ilerleyecek donanımımız olmaması nedeni ilede o bölüme şimdilik bakamadık. bir dahaki sefer diyip çıktık.











Yolun virajları, mağaranın merdivenler ve kasveti derken yorulduk. Dinlenmek ve bir şeyler yemek gerek artık.Ama gel görki gördüğümüz her manzara, bizi fotoğraf çekmek için durduruyor...





Sonunda İğne Ada' da yazlıkçıkladan kalan kamp alanında kendimize bir yer bulduk ve karnımızı doyurmak üzere işe koyulduk.





Artık pişti ve yemeye hazırız :)


Çay olmadan hiç olur mu? Hemde semaverde...



Herkes nasibini yermiş, bu kuşta payını almaya gelmiş...


Ve artık geri dönüş yolu başladı, çok güzel yerler görüp çok keyifli bir yolculuk sonrasında çok şükür sağ salim evlerimize ulaştık. toplam da 15 saat devam eden bir gezi programı 580 km. yol. ancak bunların hepsine değen bir gün yaşandı.



 Sadık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder